PHELEBOTOM- TATRCIKLAR-SAND FLY

PHLEBOTOM (TATARCIKLAR)
Tatarcıklar eklembacaklı hayvanların Insecta (böcekler) sınıfı, Diptera (iki kanatlılar) takımı, Nematocera alttakımı, Psychodidae ailesinin, Phlebotominae altailesi içerisinde sınıflandırılmaktadır. Psychodidae ailesinin 5 adet altailesi bulunmaktadır; Phelbotominae delici ağız parçalarına sahip tek Psychodid altailesidir.
Yaşam döngüsünün temel evreleri Nematocera’nın diğer türlerinde olduğu gibidir ancak tatarcıkların, gelişimlerini tamamlamak için ihtiyaç duydukları zaman daha fazladır. Bu 6 hataya kadar uzayabilir. Çiftleşip kan emdikten sonra ergin dişiler yumurtalarını tek tek yarıklı yüzeyler üzerine bırakırlar. Yumurtadan larvalar çıkar ve daha sonra sırasıyla pupa ve ergin evreleri gelir. Dolayısıyla tatarcıklar da holometabol yani tam başkalaşım geçiren böceklerdir.
Yumurta, larva ve pupa evrelerine ait özellikler yoğun olarak laboratuar gözlemlerine dayanmaktadır. Çünkü özellikle bu evrelere ait örneklerin arazi çalışmaları ile toplanabilmesi oldukça zordur. Laboratuarda canlı kolonilerinin oluşturulması da zor olduğundan bugüne kadar tatarcık türlerinin sadece %5’inin tüm yaşam döngüleri ortaya konulabilmiştir.
Dişi tatarcık 20–50 kadar yumurtayı daha ziyade pürüzlü ve nemli yüzeylere bırakmaktadır. Laboratuarda yapılan hayat tablosu çalışmalarında yumurta evresinde duraklama ya da döllenme olmaksızın yumurtlama sık karşılaşılan durumlardır.
Yumurtaların açılma süresi 4 ile 10 gün arasında değişmektedir. Dört larva evre bulunmaktadır. Son evrede boy 10 mm’ye ulaşabilmektedir. Habitatı özellikle kurak bölgelerdeki karasal habitatlar olduğundan, su kaybını ve kurumayı önlemek için kalın bir vücut örtüsüne sahiptir.
Larval evrelerin tamamlanması için geçen süre genellikle 4 ile 8 hafta arasında değişmektedir. Düşük sıcaklıklarda bu sürenin 3 aya kadar uzayabildiği tespit edilmiştir.
Pupa mat krem rengindedir, ancak zaman geçtikçe koyulaşır. Pupa görece hareketsizdir; sadece rahatsız edildiğinde kıvrılma hareketi yapar ama bunun dışında aktif hareket etmez.
Pupa evresi 4–6 gün kadar sürer ve sonra ergin çıkar

Bu grupta da sadece ergin dişiler kan emer ve dişilerin ısırığı tipik bir acı hissine neden olur. Bu hissi yanma hissine benzer, o nedenle de bu sineklerin ülkemizdeki adlarından biri de yakarcadır. Isırığı bu acı hissinin dışında, deride ısırma bölgesinde oluşan küçük kan havuzcuğundan da anlaşılır. Genel olarak tatarcıklar güçlü bir antropofili (insandan kan emme) davranışı göstermezler; daha ziyade hangi konak uygunsa ondan kan emme eğilimi gösterirler.
Tatarcıklar, tercih ettikleri habitatlara göre evcil ve yabani şeklinde gruplandırılabilir. Evcil olanlar daha ziyade insan aktivitesinin bulunduğu; yabani olanlar ise hiçbir insan aktivitesinin gözlenmediği yerlerde yaşarlar. Evcil tatarcıklar insanlar ve evcil hayvanların yaşadıkları yerlerin duvarlarında, ışığın az ve nemin çok olduğu yerlerde dinlenirler. Kan emme zamanları olan akşam ve gece saatlerinde tatarcıklara kan emdikleri canlının üzerinde rastlamak oldukça olasıdır. Erginler özellikle larvaların tercih ettiği yüksek organik içerikli alanlarda uçuşurlar. Çünkü uçuş yetenekleri çok fazla değildir ve pupadan çıktıkları çevrede uçma eğilimi gösterirler. O nedenle, yapılan bir arazi çalışmasında uçkunlara rastlanması, çok yakınlarda bir larval habitatın bulunduğunu akla getirmelidir. Yabani tatarcıkların yaşadıkları yerleri saptamak ise daha zordur. Nemli ve ormanlık alanlarda ağaçlardaki oyuklar yabani tatarcıkların genel sığınma alanlarındandır. Toprak üzerindeki dökülmüş yaprak, dal ve ölü otların oluşturduğu organik birikim de yaban tatarcıklarının yaşaması için uygun ortamladır. Mağaralar da nemli olduklarından ve bunların avcılarını az sayıda barındırdığından önemli sığınaklar arasındadır. Kurak bölgelerde kemirgen yuvaları oldukça uygun üreme alanları teşkil etmektedir, çünkü bu yuvalar hem bir mağaranın avantajlarını, hem kan ile beslenme olanağını ve hem de organik atığın bulunduğu yumurtlama ve larval gelişim alanlarını sunabilmektedir.
Tatarcıklar kan emme davranışları nedeniyle çeşitli hastalıkları yayma potansiyeline sahiptir. Dünya üzerinde yaydıkları en iyi bilinen hastalık leyşmaniyazdır. Zira bu hastalığın tek vektörü tatarcıklardır. Bu hastalığa neden olan tek hücreli canlı Leishmania cinsi içerisinde sınıflandırılmakta ve kan emen tatarcık dişilerinde taşınmaktadır.
Çeşitli Leishmania türlerinin neden olduğu hastalıklar klinik belirtilerine göre dört başlıkta toplanmıştır: Viseral, kutanöz, mukokutanöz ve difüz kutanözTürkiye’de yaygın olan tip kutanöz leyşmaniyaz olup, ülkemizde şark çıbanı veya yıllık çıban olarak bilinir. Bu hastalığın en tipik belirtisi deride oluşan ağrılı yaralardır. Bu yaralar, birey, parazit taşıyan ergin tatarcık dişisi tarafından sokulduktan birkaç hafta ya da birkaç ay sonra ortaya çıkabilir. Mukokutanöz tipte yaralar özellikle ağız ve burun bölgesinde oluşur; deri ülseri şeklinde başlayıp yayılır. Difüz kutanöz tipte yaygın deri lezyonları gözlenir ve tedavisi genellikle zordur. Viseral tip ise en ciddi olan tiptir ve tedavi edilmediği takdirde ölüm riski yüksektir; Kala-azar olarak da bilinen bu tipte parazitler derideki sinek ısırığı bölgesinde iç organlara gitmekte ve bu organlara yerleşmektedir. Bu sonuncu tipin neden olduğu ölüm oranı oldukça yüksek olup, parazit hastalıkları arasında sıtmadan sonra ikinci sırada gelmektedir. Her yıl yaklaşık yarım milyon insan Kala-azar yüzünden hayatını kaybetmektedir. Son zamanlarda AIDS ile birlikte görülmesi endişeleri artırmaktadır.
Bu hastalıklara karşı çeşitli anti-parazit ilaçları kullanılmaktadır ancak gelişmekte olan ülkeler bu ilaçları etkili olarak kullanamamakta ve ayrıca parazitler bu ilaçlara karşı hızla direnç kazanmaktadır. Bu durum, tatarcıkların bulaştırdığı leyşmaniyaz ile ilgili endişelerin daha da artmasına nenden olmaktadır